İBRAHİM HALİL ÖZKİRİŞÇİ

İBRAHİM HALİL ÖZKİRİŞÇİ

1983 yılında Gaziantep’te doğdu. 2013 yılında Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim Öğretmenliği Bölümü’nde lisans eğitimini ve Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü’nde yandal eğitimini tamamladı. 2011 yılında University of Ljubljana’da (Slovenya) Art Pedagogy bölümünde öğrenim gördü. 2014 yılında Öğretim Üyesi Yerleştirme Programı ile Gaziantep Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü’nde araştırma görevlisi olarak çalışmaya hak kazandı, aynı yıl Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü’ne lisansüstü eğitimi için görevlendirildi.
2016 yılında “Tiyatro Afişlerinin Grafik Tasarımda Görsel Algı Açısından İncelenmesi ve Hareketli Afiş Uygulamaları” isimli tez ile yüksek lisans programını tamamladı. 2016 ve 2019 yıllarında Escola d'Art i Superior de Disseny d'Alcoi (İspanya) Grafik Bölümü’nde araştırmacı ve eğitmen olarak görev yaptı. 2021 yılında “Zaman ve Algı Bağlamında Yeniden Anlamlanan İmge; Hareketli Grafikler ve Deneysel Bir Çalışma” isimli tezi ile sanatta yeterlik eğitimini tamamlayıp Gaziantep Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü’ne dönüş yaptı. Hareketli imge tasarımı ve algısı üzerine yoğunlaşan tasarımcı, teorik ve pratik anlamda üretimlerine devam etmektedir.

Sergi Hakkında

Kökenleri Sokrates öncesi dönemlere dayanan Doxa kavramı Yunanca kanaat, sanı, yargı gibi tanımları karşılamaktadır. Gerçek bilgi ile duygusal bilgi arasındaki ayrımın altını çizen Parmenides’e göre ifade, gerçekliğin bir bölümüne veya genel olarak varlığa dair çarpık ve yanlış kanaatle anlamlanır. Gerçek bilgiye ancak ideaların kendisinden ulaşılabileceğini, bilgisizliğin ise bunun tam zıttı olan idea dışı evrenle kurulan algı alışverişi olduğunu savunan Platoncu bir gözle kavram, bu iki kutbun arasındaki bir sürece konumlanmaktadır. Doksa tanım itibariyle duyulur şeyleri (asthete???), insanlığın ortak kabulü ile algılanan ve anlamlanan değişken bir varoluş biçemini kapsamaktadır. Bu savın eleştirisi olarak değişen bir varlığın asla tam olarak tanımlanamayacağı ve bu durumun, imgeleri, tümel bir bilgiden öteye götüremeyeceği düşüncesi doksayı, gri bir kesişim kümesine iter. Bilgiyi diskürtif ve dolayımsız olarak iki bakış açısı ile değerlendiren Aristo’da ise yalnızca öncüllerinden tutunarak anlamlanabilen kavramlar doksa olarak nitelendirilir.

Bilimsel, sistematik, kanıtlanabilir, doğru bilgi olarak tanımlanan episteme kavramı ise Platonik evrende idealara ilişkin, deneyimden bağımsız zorunlu apriorik bilgiyi temsil etmektedir. Ön kabullerle düşünüldüğünde hakiki varlığın bilgisini ifade eden episteme, Foucault’a göre; belirli bir toplumsal ve entelektüel ortam ya da bağlamda düşünülebilecek söylenebilecek olanı belirleyen tarihsel düşünce yapılarıdır. Zamana ve kültüre bağlı olarak değişmeye devam eden kavram, rönesansta benzerlik arayışı, 17. Yüzyılda zıtlıklar, 20. Yüzyılda evrim düşüncesi ve günümüz modern epistemesinde insani özne ve insan bilimlerinin baskınlığı şeklinde kendini göstermiştir.

Bu bağlamda sergi, doksa ve episteme kavramları üzerinden günümüz “post” görsel dünyasında bireyin imge algısını sorgulayan bir yaklaşımla kurgulanmıştır. İzlenen görüntüler, ontolojik bir temelle usa vurulan bu iki kavramsal kutbun arasında yaşanan anlam kaymalarını görsel bir dile dökmeyi amaçlar. Algı, duyu, bilinç ve ön kabüller gibi bileşenlerin üzerine eklemlenen ve “gerçek” ile olan temasımızı daha da zayıflatan dijital katman, bu görsel alışverişte anlamı doksaya yakınlaştıran günümüz yansıması olarak okunabilir.