Sinemada Yönetmenlik Söyleşisi
600

PROF. DR. SELMA KÖKSAL

İstanbul’da doğdu. Boğaziçi Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı. Istanbul üniversitesi Devlet Konservatuarı Oyunculuk Bölümü’nü bitirdi. Marmara Üniversitesi GSF Enstitüsü’nde Sinema TV alanında Yüksek Lisans ve Sanatta Yeterlilik eğitimlerini tamamladı.

1990’lı yılların başından itibaren, Türkiye’deki Avangard Tiyatro Hareketi’nin içinde yer aldı. “Oyuncular Tiyatro Grubu” nun kurucularından oldu. Çeşitli başrollerin yanı sıra, Oyuncular Tiyatro Grubu için “Bahar İsyancıdır” “Işık İnsanları”, ”Sokağa Bakan Pencere”, “Bir Orman Gibi”, ”Cüce”, “Binbir Gece”, “Rüya” , “Hişt Hişt!”, Atuan’ın Mezarları” ve “Troyalı Kadınlar” adlı oyunları yönetti ve oyunlaştırma çalışmalarını yaptı. Ursula K. Le Guin’in aynı adlı romanından esinlenerek oyunlaştırıp yönettiği “Atuan Mezarları” adlı oyunu ile, Kafka’nın öykülerinden oyunlaştırıp yönettiği “Sokağa Bakan Pencere” adlı oyun “Troyalı kadınlar” adlı oyunları çeşitli ödüller aldı ve uluslararası festivallerde gösterildi.

Çeşitli film ve dizilerde oyuncu olarak yer aldı. İlk orta metrajlı film çalışması “Karşılaşma” – 2000 ile çeşitli yurt içi ve yurt dışı festivallerine katılmış, Orhan Arıburnu ödülünü almıştır. “Çarpışma”-2004 ikinci orta metrajlı filmi olup, 24. İfsak Kısa Film ve Belgesel yarışmasında kurmaca dalında birinci olmuştur. Diagonale Film Festivali (Granz-Avusturya 2006 Mart), Larissa Film Festivali (Yunanistan), Münih Film Festivali başta olmak üzere, kısa filmleri Fransa, Hollanda, Japonya, Amerika, İsrail, Azerbeycan’da yarışma ve gösterim şansı bulmuştur.

2007 yılında yönettiği ilk uzun metrajlı filmi “Fikret Bey”  14.Kalküta Uluslararası Film Festivali, Uruguay – Montevideo Film Festivali,  Nürnberg Film Festivali, 4th India International Women’s Film Festival’da, 11. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Fetivali’nde Fibresci ödülü , 15.London Turkish Film Festival’da People’s Choice Award için yarışmış, Berlin Türk Filmleri haftası başta olmak üzere pek çok uluslararası film festivalinde gösterim şansı bulmuştur.

2013 yılında gerçekleştirdiği ikinci uzun metraj sinema Filmi “BAHAR İSYANCIDIR” filmi Hindistan’ın Srinagar kentinde 19 – 25 Ağustos 2014 tarihleri arasında düzenlenen 4. “Internatıonal Film Festival of Kashmir”‘de uluslararası yarışma bölümünde en iyi 2. film ödülünü aldı. “Bahar İsyancıdır” 90’lı yılların ortalarından, günümüze kadar uzanan bir zaman diliminde, bir tiyatro topluluğunun, Oyuncular Kumpanyası’nın öyküsünü anlatıyor.

FİKRET BEY

“Fikret Bey”, uzun, inişli çıkışlı bir yaşam öyküsü olan Fikret Özsoy adlı iş adamının , yaşamının son dönemindeki bir gününün öyküsüdür. İflasının ardından, Fikret Bey’in kiraya verdiği, şimdi bir harabeye dönüşen fabrikasında geçer bu bir gün. 13 Ekim 1988 tarihine dek gelen bu günün rutini, bize bir çöküş, bitiş, ölüm öyküsünün tanıklığını sunar. Pişmanlıkların, keşkelerin ardında yitirilmiş sürgünde bir oğul, ayakta durmaya çalışan gencecik bir üniversiteli kız Zeynep vardır.

Fikret Bey, 12 Eylül’ün gölgesinde, inandığı pek çok değerin çürüyüşünü yaşamıştır. Sona yaklaştığı bu 1988’in Ekim gününü, gerçekliğin ötesine birlikte geçtikleri bekçisi Mehmet’le sonuna dek paylaşırlar. Zeynep, hem onların dünyasının içinde hem de dışındadır. Hüzünlüdür, çünkü babasının yaşamının akışı artık durdurulamaz bir şekilde sona yaklaşmaktadır. Elinden gelen pek bir şey yoktur. Belediye görevlilerince hunharca öldürülen köpekleri “Prenses” in yaşamına verilen değer gibidir yaşamlarına verilen değer.

Fikret Bey ve bekçi Mehmet, bu yıkık fabrikada, Cumhuriyet Türkiye’sinin alegorik bir izdüşümünü yaşarlar. Tüm umutlar, cabalar tıpkı bu bir zamanlar üretmek, katkıda bulunmak için harıl harıl çalışan fabrika gibi yok olmaya mahkum edilmiştir.
Bizler de Fikret Bey ve bekçisinin yaşadığı bir gün ile bu donmuş zamana tanıklığa çağrılırız.

Bazin’in söylediği gibi, sinema sanatı Veronika’nın İsa’ya sunduğu mendil gibidir. Bu mendile nasıl İsa’nın acıları yansımış ise, sinema da bize insanların acılarına tanıklık etme fırsatı verecektir. Belki biz de sinema sanatının gücü sayesinde tıpkı yel değirmenlerine karşı savaşan Don Kişot ve Sanco Panzo gibi, başka bir zaman ve mekanda yaşayan Fikret Bey ile Bekçi Mehmet’i anlama fırsatını yakalayabiliriz.

BAHAR İSYANCIDIR

BAHAR İSYANCIDIR
Filmin süresi: 98 dakika
Filmin formatı: HDCAM’den 35 mm aktarım
Renk: Renkli
Ses: Dolby Digital
Orjinal dili: Türkçe
Filmin yapım tarihi: 2012
Yapım: Oyuncular Tiyatro Reklamcılık San. ve Tic. Ltd. Şti. / Türkiye
Teknik Ekipman: MTN
Kamera: D21 Arri

Filmin Özeti;
1995 ile 2010 yılları arasında üç ayrı zaman diliminde tasarlanan filmimin konusunu, tecimsel olmayan farklı bir tiyatro dili arayışındaki, bir tiyatro topluluğu ve onu oluşturan kişilerin öz yaşam öyküleri oluşturmaktadır. Her biri farklı sosyal sınıftan ve kültürel yapıdaki ailelerden gelen bu kişilerin ortak bir noktası vardır. Çılgınca sürüklenen yaşama karşı durmak, birlikte direnç noktası oluşturmak. Ancak üzerine çalıştıkları Kafka’dan çok daha Kafkaesk bir dünyanın içinde bulurlar kendilerini. Çevrelerindeki şiddet ve haşinlik, Kafka’nın bile hayal gücünü zorlayacak denli karanlık bir kabustur. Modernizm sonrası parçalanan dünyada, insanlar ile birlikte aralarındaki iletişimleri, duygu paylaşımları da artık paramparçadır. Hasta dünya ve hasta insanlık, gelişmeye ve bağımsız olmaya niyetlenmiş bir ülkeye de sirayet edecektir. Türkiye, yeni dünya düzenin (küreselleşmenin) ilk denek ülkelerinden biridir artık.

Selma Köksal'ın görüşü;
“Bahar İsyancıdır” benim ve kuşağımın tarihsel yazgısının bir izdüşümüdür. 1980 askeri darbesi olduğunda 12 yaşında bir ortaokul öğrencisiydim. Bu askeri darbe ile Türkiye’nin kaderinin tamamen değiştiği inancındayım. 1980 tarihi Türkiye cumhuriyeti tarihinin bir kırılma noktasıdır. Bu darbe sonrası, sosyal devlet anlayışı, liberal ekonomilerle yıkılmış, kültürel ve etiksel alanlarda çok büyük yozlaşmaların önü açılmış, düşünmeyen, tartışmayan, hakkını istemeyen, gündelik değerlerle oyalanan nesillerin yaratılması sağlanmıştır. Ben ve kuşağım ise, bu dönüşüme ergenlik ve gençlik dönemlerimizde acı bir şekilde tanıklık ettik.

Yaşamımdan ve sanatsal geçmişimden, pek çok otobiyografik alıntılar içeren bu senaryo çalışmamın, 1980 sonrası doğan ve yetişen kuşaklara ilginç tanıklıklar sunacağı inancındayım.